Kitap / Foto Muhabiri Ara Güler

Ara Güler

Nezih Tavlaş
Sayfa Sayısı: 343
Baskı Yılı:Ağustos 2009
Yayınevi: Fotografevi
ISBN 978-9944-720-14-4

Ara Güler Türk fotoğçılığı denince efsaneleşmiş bir kişiliktir ve kuşkusuz ki ilk akla gelen kişidir. Uzun zamandır Ara Güler ile ilgili geniş kapsamlı bir kitap okumak istiyordum. Onunla ilgili hep yarım yamalak bilgiler vardı aklımda. D&R ın rafında görünce tereddütsüz sipariş verdim (D&R ın mağazası ile internet sitesi arasında %25-35 fiyat farkı var). Kitap elime geçince bir roman gibi bir solukta okudum.



Kitabın adı foto muhabiri Ara Güler. Kitabın bir çok yerinde Ara Güler kendisini fotoğraf sanatçısı değil de bir foto muhabiri olduğunu belirtiyor. Kitabın giriş cümlesi de bunu özetliyor. "Bir patlama olduğunda olay yerine doğru koşan kişi foto muhabiridir, oradan kaçan ise fotoğrafçı". Fotoğraf üstad için sanatdan çok tarihi bir belge anlamını geliyor. Yazının anlatamadığını bir fotoğraf karesi olarak anlatmak.


1928 yılının yazında Beyoğlu Talimhane'de doğan Ara Güler 'ın hayat hikayesi aynı zamanda yakın Dünya ve Türkiye tarihinin de belgeseli gibi. Yaşanan çoğu olaylara foto muhabiri olarak birinci elden tanıklık ettiği için olayları bütün çıplaklığı ile öğrenebiliyoruz kitapta. Şuan Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun çok benzerinin 50'li yıllarda nasıl yaşandığını ve olaylardan aslında aslında hiçbirşey öğrenmediğimizi anlıyoruz.

Ara Güler in ismi tarihte yakışıklı ara olarak da bilinen Ara Geghetsik yani talihsiz Ararat Kralı'nda geliyormuş. Ara Güler Ermeni kökenli ama hayatını neredeyse Türkiye ve Türkiye'nin tanıtımına harcamış. Anadolu'yu dünyaya tanıtmak için çok çalışmış. Onun sayesinde Afrodisyas gibi tarihi mekanlar keşfedilmiş. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü gibi ödülü aldığında hayatının en duygusal anı olduğunu söylüyor. ... "Yalnız Cumhurbaşkanlığı ile Legion d'Honneur, biraz zor alınan ödül olduğu için tabi heyecanlanmadım da yani hoşuma gitti. Çünkü Legion d'Honneur gavurun bana verdiği şeydir. Ama benimkinin bana vermesi çok daha mühimdir benim için. Cumhurbaşkanlığı ödülü Legion d'Honneu'den daha önemlidir benim için, benim milletimin beni takdir etmesi mühimdir, yoksa elin gavuru vermiş ne olacak.". Ara Güler hayatında yurdışında yaşayacak çok imkanın olmasına rağmen hiç terketmeyi düşünmemiş. Bence bu ülkede yaşayanların hangi etnik kökendiğine bakmaksızın memleketini nasıl sevdiğini gösteren en güzel örneğidir Ara Güler.


Kitap bir söyleşi tarzında yazılmış. Her bir olay kronolojik akış içersinde önce yazar tarafından özetlenmiş. Daha bu konu Ara Güler'in kendi ağzından cümlelerle antılmış. Ara Güler'in ünlü foto röportajlarının arkasındaki hikaye birinci ağızdan anlatılıyor. Gerçektende her röportajın arkasında başka bir hikaye var. Keşke kitabın sonunda bulunan fotoğraflar metnin ve konunun olduğu yere yerleştiriseydi, daha güzel olabilirdi diye düşünüyorum.


Değişik fotoğrafçılık konularında Ara Güler'e hep fikri sorulur. Bu fotoğraf üstadının fikirleri tabiki önemlidir. Benim en çok merak ettiğim üstadın dijital fotoğraf ile ilgili görüşleriydi. Kitabta bunun yanıtını tam olarak buldum. Aşağıda birebir aldığım kısımda üstadın dijital fotoğraf konusunda fikirleri ilk başlara göre değişmiş görünüyor. Bu kısımı aynen kitaptan aktarıyorum.

. . .
İlk başlarda dijital fotoğraf çıktığında bir karşı duruşunuz vardı sonra biraz yumuşadı.

Canım bu normal bir şeydir. Mesela alışmıssındır da şu ayakkabıya alırsın yeni bir ayakkabı ayağını vurur, bu ona benziyor. En evvela ters gittim ters de gitmedim aslında...

Yok bayağı ciddi ciddi giydirmiştiniz..

Giydirmişimdir ama sonradan düşündüm ki niye, bir evolüsyon teknik evolüsyon muhakkak olacak. Düşünsene bir film en çok 12 senede renklerini kaybediyor hepsi ciğer gibi kıpkırmızı oluyor. Halbuki dijital kayda geçerse hiç bir zaman kaybolmuyor renkler aynı kalıyor. Şimdi hangi tarih için önemlidir? Çünkü gerek fotoğraf makineleri, gerek edebiyat, gerek resim bütün dünyaların asıl vazifesi yaşadığı devri ressamlar resimle, fotoğrafçılar fotoğrafla, müzisyenler o zaman şarkılarıyla geçerler. Bir ileriki nesile sanatla geçiliyor. Mesela sen nasıl Hititleri tanıyorsun mimariden dolayı tanıyorsun. Niye bir tane Osmanlı evi bulamazsın 14. asırdan İstanbul'da, çünkü tahtadandır. Tahtanın dayanmaması gibi filmler de bitiyor halbuki dijitalde bitmeyecek. Tarihe daha sağlam metaryel bırakmış olacağız.

Dijitalde onun üzerinde oyananabileceğinden manüpile edilebileceğinden mi endişe ettiniz?

Tabi tabii orada yalan fotoğrafta doğdu dolayısıyla. İstediğin yeri oraya götürüyorsun halbuki hakikat öyle değil.

Peki sizin döneminizde bu işleri karanlık odada da yapanlar yok muydu?

Onları ben zaten fotoğrafçı saymıyorum ki; onlar mikroplarıdır fotoğrafın.

Şunu bir açıklığa kavuşturalım; bir sürü genç çocuk dijital fotoğraf çekiyor. Onların kafasında Ara Güler dijitale karşı gibi birşe oluştu.

Hiç de değildir.


Photoshop hakkında ne düşünüyorsunuz?

Photoshop iyidir, fotoğrafı düzeltmeye yarar; üstündeki lekeleri mekeleri kaldırıyorsun. O kadar iyidir ama o kadarıyla kalsa - herifler seni alıyor, New York'ta yürüyorsun gösteriyor. Eskiden Daguerreotype vardı ondan sonra plak filme çekmeye başlandı. Bunun gibi bir evalüsyondur. Kimyasallarla yapılan şey şimdi elektronik yapılıyor.

Fotoğraf çekerken makinenin markası ve kalitesinin katkısı ne kadardır?

Şimdi makinenin mühim birşey olduğunu zannetmiyorum. Tabii iyi olursa sana daha kolay olur, sana kolaylık sağlar ama unutma ki bir kayıt makinasıdır nihayetinde.


. . .

Bir de gençlere "Fotoğrafçılık bir virüstür, uzak durun" tavsiyesinde bulunmuşsunuz zamanında.

Tabi, hastalık gibi bir şey, kanser. Hastalıktır kurtulamaz, sonra insan ızdırap çeker.


. . .
Türkiye'nin bir sürü yerinde bulundunuz, sizce en güzel fotoğraf veren yeri neresi?

O, iklime ışığa göre de değişiyor. Mesela biraz evvel gösterdiğin şu sokak, şimdi bakıyorsun aynı kompozisyon değil. Dünyamızı boyayan sihir tabiatın, kozmosun kendisidir., oraya ışığı serper güzel olur, o ışığı toplar götürür, karanlık yapar başka bir şey olur. Yani sihirli boya ger zaman var olacaktır. Bu ışıktır; zaten heyşey ışıkla başlar. Kutsal kitaplarında dediği gibi; Allah ışık olsun dedi, ışık oldu ve insanlarda görmeye başladı. İnsanlar da onu görünce unutmamak için duvarlara mağara resimleri çizdi, ilk avcılıklardan filan, bunlardan da sanat doğdu evladım.

Kitabı fotoğrafa merak olmasanızda da okuyun kesinlikle çok beğeneceksiniz. Kitabı bu adresten satın alabilirsiniz. Bu arada elde edilecek gelir Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne (ÇYDD) bağışlacakmış.
Fotoğraflar Fotomuhabiri.com sitesi Abdurrahman Antakyalı röportaj sayfasından.
Ara Güler Resmi Web sayfası

Yorumlar

  1. Gerçekten çok etkiledi beni bu yazı Hesabımda bu konu ile ilgili yazı paylaşacağım https://saadetphotography.tumblr.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Salda Gölü

Farklı bir rota: Kıyıkışlacık (İasos)

Akyaka-Ören